Artık ABD Kürt Sorununda taraf!

Artık ABD Kürt Sorununda taraf!

Geçtiğimiz akşam Şanlıurfa’ya varan Peşmerge güçleri kendilerini bekleyen kalabalık tarafından bu sözlerle karşılandı. “Yaşasın Başkan Obama.”

Urfalı Kürtlerin tepkisi ABD’nin Kobani’de sunduğu destek karşısında duyulan minneti özetliyordu. Aynı zamanda yeni bir gerçeğe işaret ediyordu. Mevcut konjonktürde, ABD, Kürt sorununun ayrılmaz parçası, hatta en önemli aktörlerinden biri.

Bu tablonun barındırdığı ironiler gerçekten inanılmaz. Memleketimizde komplocuların üfürdüğü en yaygın şehir efsanelerinden biri ABD helikopterlerinin Kandil dağlarında bulunan PKK’lılara ilaç ve silah attığına dairdi. Ve efsane gerçek oldu. Amerika, Kobani’de çarpışan YPG ve PKK güçlerine ilaç ve silah attı. Mesaj netti. “Ya sınırı açarsın ya da biz Kobani’nin çaresine tek başımıza bakarız; çünkü durum kritik.” Türkiye de asla “yapmayız etmeyiz” dediği şeyi yaptı. Peşmergelerin ağır silahlarıyla birlikte Kobani’ye geçişlerine izin verdi.

Oysa 90lı yılların sonuna kadar Türkiye Peşmerge güçleriyle birlikte PKK’ya karşı savaşıyordu. Bugün ise her üçü, en azından Kobani temelinde, aynı safta. Amerika müdahale etmeseydi bu imkânsız denklem oluşmazdı. Bunu teslim edenlerin başında Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani geliyor. Dün yaptığı açıklamada “Geçiş için ABD, Türkiye ve Kürdistan Bölgesi arasında üçlü ve ikili yoğun görüşmeler yapıldı. Türkiye’nin rızası ve yardımıyla, ABD’nin desteği olmasaydı Peşmerge güçlerinin Kobani’ye gitmesi mümkün değildi,” dedi.

 

Peşmergeleri Kobani’ye Türkiye üzerinden geçirme fikri ilk Barzani tarafından telaffuz edildi. Ne var ki MİT’in sıcak baktığı bu teklife Erdoğan, Davutoğlu ve TSK mesafeli durdu. İş sürüncemede bırakıldı. Kobani düşmek üzereydi. ABD havadan silah yardımı yaptı ve PYD ile resmî ilişki kurdu.

Peşmergelerin geçişi için Ankara, PYD ve Iraklı Kürtlerin arasında süren müzakerelerde ABD’nin yer almasını talep edenlerin başında Barzani geliyor. Oysa düne kadar Türkiye ile Barzani arasında su sızmıyordu. Türkiye Barzani’yi IŞİD karşısında yalnız bırakınca Erbil’de güven erozyonu başladı. Hesaplar değişti. Washington’da olduğu gibi... Her daim Türkiye’ye kadife eldivenlerle yaklaşan ABD Dışişleri’nin tüm itirazlarına inat Pentagon ve Beyaz Saray PYD ve dolaylı olarak PKK ile IŞİD’e karşı fiilen müttefik oldular. IŞİD var olduğu sürece bu ittifak devam edecektir.

Biz de PKK’nın bu yeni statüsünü zedelememek adına Türkiye’de silahlı eylemlerden uzak duracağını savunmuştuk. Ancak son birkaç günün bilançosu tam tersine işaret ediyor. Kars’ta üç PKK militanının öldürülmesinin akabinde Yüksekova’da üç asker sivil kıyafetle gezerken sırtlarından vurularak öldürüldüler. PKK olayla herhangi bir ilişkisi olmadığını açıkladı. Buna karşın TSK olayın faillerinin tespit edildiğini ve PKK’lı olduklarını açıkladı. Geçtiğimiz gün ise hamile eşiyle Diyarbakır’da alışverişe çıkan bir asker kimliği belirlenmeyen maskeli kişiler tarafından vuruldu. Kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi.

Barış sürecinin fena hâlde sendelediği doğru. Ama ne PKK ne de AK Parti masayı deviren taraf olmak istiyor. PKK uluslararası arenada yeniden terör örgütü olarak anılmak istemeyeceğine göre toplumsal infial yaratan bu eylemlerin arkasında kim olabilir? Barış sürecini çökertmek, AK Parti’yi zayıflatmak isteyenler mi? Yoksa Amerika’nın Kürt sorununa müdahalesinden ürken güçler mi? “Gün gelir Amerika PKK’yı bana karşı kullanır” diyenlerin başında İran var. Ama Kobani’yle birlikte Türkiye’de de bu gibi kaygıların arttığı aşikâr. Varlığını sürdüren derin devletin dehlizlerinde “barış ama neyin pahasına” diye homurdananların da... Kobani bir dönüm noktası. Amerika’nın müdahalesini lehimize çevirmek, barışa inatla sarılmak, oyunlara gelmemek başta iktidar ve PKK olmak üzere hepimizin görevi.

AMBERİN ZAMAN / TARAF

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.