Kalaycı İbrahim ustaya teşekkürler...

Yetmişli yıllarda Sungurlu’da Çorum’lu Ahmet adında bir satıcı vardı. Perşembe günleri Pazar kurulur; çevre köylerde yaşayanlar Sungurlu’ya akın ederdi. Genelde köylülere yönelik ürünler satardı. Dilinden düşürmediği bir tekerleme vardı: “Rüyanda köye muhtar oldun. Pire geldi, bacağından ısırdı. Çektin tabancayı vuramadın. Ne yapacaksın? Gelip Çorum’lu Ahmet’ten bu ilacı alacaksın. Yanındaki ilaçtan alırsan komşundaki pireler bitler senin evine gelir.
Kaç kişi pire nedir; bit nedir diye merak eder; bilemiyorum. En iyisi bilenler bilmeyenlere anlatsın.
Köylere muhtar olmak, o kadar kolay değildi! Sandık açılır, oy sayımı biter bitmez tartışma başlar. Kaybeden adayın taraftarları ile kazanan muhtarın adamları arasında ilk ağız dalaşı başalr. Tartışmalar kimi zaman kavgaya dönüşür. Bir çok köyde “cendermeler” sandığın başında nöbet tutar.
Muhtar seçimleri nedeniyle çıkan tartışmalar bazen silahlı çatışmalara dönüşür. Dile kolay karşına çıkan rakipleri eliyorsun. Köye muhtar oluyorsun. Belinde ruhsatlı Kırıkkale marka tabancan var. Köye gelenler önce seninle görüşüyor. Devlet kapısına köy muhtarı olarak çıkıyorsun. Hatırı sayılır bir maaşın var. Mühür sende! Unutma ki mühür kimdeyse Süleyman odur.
Ustaların fotograflarını çekmeye gittiğimde tadına doyulmaz sohbetler başlıyor. Onlarca fotografçı geliyor. Bir çoğu sadece fotograf çekip gidiyor. Aman elbisem pis olmasın; biran önce üç beş fotograf çekip gidelim anlayışı var. Sayısal makineler icat olduktan sonra çek babam çek. Fotograf makinesinin pili varsa, yedek batarya kartlar varsa değme keyfine!
Diğer taraftan fotografını çekeceğin insanlarla sohbet ettiğinde, onların güvenini kazandığında farklı bir ortam sizleri bekliyor. Onlar sadece mesleklerini en iyi şekilde yapmak için çaba göstermiyorlar. Ustalarından aldıkları eğitim; insan olmanın erdemleri ile dolu.
Bakırcı- kalaycı esnafından İbrahim ustanın anlattıklarını sizlerle paylaşmak istedim. Dilerim beğenirsiniz. :
Köy muhtarı kalaylanacak kapları ustaya teslim eder. Kalaycı, eğilmiş bükülmüş kapları düzeltmek için uzun süre çaba gösterir. Muhtara teslim ederken sitemde bulunur.
- Sen nasıl muhtarsın, bu kapların hali ne?
Muhtar dertlidir:
-Yahu senin de üç karın olsa, kapların böyle olur.