Mektebin bacaları
Vay lele vay lele
Ders verir hocaları

Yıllar öncesinden aramızdan ayrılmış olan ünlü bir işadamının anılarını okumuştum. Aile büyüklerinin ısrarına rağmen daha fazla okumak istemediği için liseden ayrılır. Dilekçe verip askerlik görevini yapmak ister. On sekiz ay askerlik yapar.
Birinci dünya savaşı yıllarıdır. Ülke genelinde seferberlik ilan edilmiştir. Eli silah tutan askere alınmaktadır. O yıllarda on yıldan fazla askerlik yapanlar vardır. Ülkemiz işgal edilmiş; işgalci kuvvetler kendi aralarında ülkemizi paylaşmıştır.
Sıradan bir vatandaşın, savaşın bütün dünyayı acılara boğduğu; ülke genelinde seferberlik edildiği bir dönemde on sekiz ay askerlik yapması farklı yorumlanabilir!
Bilindiği gibi Çanakkale savaşında Kendi istekleriyle eline silah almamış çocuklar cepheye gitmiştir. Gidenler geri dönmeyince okullar diploma verecek öğrenci bulamamıştır. Halkımızın deyimi ile “mürekkep yalamış insanlar” kendi istekleriyle cepheye gitmiştir.
İkinci dünya savaşı yıllarını anımsayalım: O yıllarda yaşananlar bazı insanlar tarafından çok farklı yorumlanmıştır. Savaşa giren, savaşın dışında kalan bütün ülkeler, silah altına aldığı askerlerine savaş bitene kadar teskere vermemiştir.
Aynı yıllarda bir hemşerimiz, orta okul mezunu olarak askere gitmiştir. Yirmi ay kadar askerlik yaptıktan sonra teskere alır. Gerekçesi ise okumuş bir insan olarak sivil hayatta ülkesine daha fazla hizmet vereceğidir.
Kişilerin adları çok önemli değil! Eğitimin önemini anlayan yöneticilerimiz benzer durumda olanlara aynı hakkı tanımıştır.
Önceki yıllarda öğretmenlik görevine başlayanların bulundukları ilden tayin istememeleri koşuluyla 33 yaşına kadar askerlik görevleri erteleniyordu. Yine aynı yıllarda üniversite mezunlarının büyük bir kısmı temel askeri eğitimlerini aldıktan sonra öğretmen olarak okullara gönderilmiştir.
Okuma yazma bilmeyenler, askerlik görevini yaparken okuma yazma öğrenip teskere almıştır.
Bunları bütün olarak değerlendirdiğimizde eğitim konusunu birey olarak yeniden değerlendirmemiz gerekebilir.
* * *
Yeri gelmişken yıllar öncesinde yaşanılan bir olayı sizlerle paylaşmak isterim:
Okula davet edilen öğrenci velisi ile öğretmen görüşmektedir. Öğretmenin bütün çabalarına rağmen öğrenci derslere karşı ilgisizdir. Öğrenci velisi bozuntuya vermez.
-Okusun hoca. Hiçbir şey olamazsa öğretmen olur.