CHP, sosyalist bir parti değildir. Avrupa'daki sosyal demokrat partiler gibi Marksist bir geçmişten doğmamıştır. Ama siyasal kimliği merkez sol parti olarak tanımlanır.
Bu konuda dünyaca ünlü Fransız siyaset bilimci Prof. Dr. Maurice Duverger, merkez solu şöyle tanımlar:
"Dünyada merkez sol partiler ya Marksist düşüncenin merkeze, sağa kaymasıyla oluşur ya da anti-emperyalist karakterli ulusal kurtuluş savaşlarından doğarlar."
İşte CHP, ikinci modele örnek bir kavganın içinden doğmuş bir sol partidir.
Yani İsmet İnönü tarafından 1965'te "Ortanın Solu" olarak ifade edilen "Sosyal Demokrat" kimlikli bir partidir.
Amacı, bu ülkede sosyal demokrasiyi inşa etmektir.
Ama edememiştir. 1950'de iktidarı elinden kaçırmıştır. 1973-1980 arasında, Bülent Ecevit'in kısmi başarısı dışında iktidar olanağını bir daha yakalayamamıştır.
Yani halk desteğini yaratamamıştır.
* * *
Peki, CHP neden başarılı olamamıştır?
Öncelikle bilinmelidir ki, bir siyasal partinin siyasal kimliğini belirleyen, o partinin ilkeleri, programı ve felsefesinin oluşturduğu siyasal dokudur.
Elbette bu kimliği halka ulaştıracak güç, partinin siyasal kadroları ve örgütsel yapısıdır.
Partinin başarısı ise, bu siyasal kadroların ve örgütsel gücün söylemlerinin inandırıcı olmasına, kitlelerle kuracağı bağa ve de kitlelerde yaratacağı heyecana bağlıdır.
İşte sosyal demokratlar bu bağı kuramamış ve bu heyecanı yaratamamıştır.
Ama 1973- 1980 arası, Ecevit'in "halkçı" söylemleri ile bir heyecan fırtınası yaratılmış ve de toplumsal karşılığı, % 42 halk desteği olarak alınmıştır.
Yani diyebiliriz ki; bugün bu kadrolar ve bu yapı, partinin siyasal kimliğini yeteri ölçüde kavrayamamıştır. Ve değişen dünya, bölge ve ülke koşullarını tercüme edememiştir.
Sanırım CHP'deki başarısızlığın ana nedeni, bu kimliğin kavranamamış ve günümüz koşullarına göre bir zenginlik katılamamış olmasıdır.
Bir başka ifadeyle, günümüze çözüm üretemeyen, bu toplumla bir doku uyuşmazlığı yaşayan bir yapıya mahkûm edilir olmasıdır.
* * *
Peki, ne yapmalıdır?
-CHP, Kemalizm'i dondurmuştur. Günümüz Türkiye'sini ve dünyasını okur bir zenginliğe kavuşturamamıştır. Kavuşturmalı idi.
-İktidarı siyaset dışı yollarla devirmeye yönelik bir algıyı yok edememiştir. Etmeli idi.
-Yalnız AKP karşıtlığının bir siyasal başarı getireceğini sanmıştır. Sanmamalı idi.
-Anlaşılır bir sağlık ve eğitim projesi sunmamıştır. Sunmalı idi.
-Ne Alevi sorununda ne de Kürt sorununda anlaşılır bir politikası ve de parti içinde bir görüş birliği olmamıştır. Olmalı idi.
Oysaki Türkiye'nin ufkunu açması gereken siyasal güç CHP olmalı idi.
-Özellikle 30 Mart seçimlerinde, bir cemaatle ilişkili görüntü vermiştir. Vermemeli idi.
Çünkü Cumhuriyetin kuruluş felsefesine ve CHP'nin varlık nedenine aykırı idi.
-Gezi olaylarından buyana yükselen toplumsal muhalefeti, siyasal bir enerjiye dönüştürememiştir. Dönüştürmeli idi.
-Özellikle son seçimlerde yapılan ittifaklarla, bir ölçüde kendi siyasal kimliğinden, ilkelerinden ödün verir olmuştur. Olmamalı idi.
-Sosyal Demokrat bir parti gücünü halktan, kurucu değerlerden alması gerekirken, her seçimde İstanbul sermayesinden alıyor görüntüsü vermiştir. Vermemeli idi.
-Yükselen Siyasal İslam'ın, Kürt Siyasal hareketinin ve Neo Liberalizmin sarsıntılarından kendini kurtaramamıştır. Kurtarmalı idi.
* * *
Ve bugün:
Seçim yenilgilerinin üzerine biraz da fırsatçı bir anlayışla başlayan kavga, yanlış olmuştur.
Başarısızlığın nedenleri yeteri kadar analiz edilmeden yapılan bu kavganın, kadrolar değişse bile sonuçta bir getirisi olmayacaktır.
Ancak çok önemli bir kuşku vardır, bu tartışmaların görünmeyen yanında. Yüksek sesle söylenmeyen bir endişe vardır, parti içinde ve dışında.
Yani CHP'nin siyasal yapısının ana dokusu olan;
-Kemalist damar tasfiye ediliyor...
-Kurucu değerler tahrip ediliyor...
-Kurucu felsefe ve kurucu ilkeler terk ediliyor...
-Siyasal kimliğinden uzaklaştırılıp AKP'nin sol versiyonu bir kimliğe dönüştürülüyor gibi bir endişe vardır bugün.
Herhalde yeni bir heyecan dalgası yaratmak için öncelikle bu endişenin giderilir olması gerekir.