25-26-27 Ağustos 2014 günlerinde yayınlanan üç yazımda, "Sosyal Demokrat"ların seçimlerdeki siyasal sonuçlarının, sayısal değerleriyle bir dökümünü yapmaya çalışmıştım.
Görünen odur ki, ülkenin büyük bir kesiminde CHP, halk desteğini önemli ölçüde kaybeder olmuştur. Elbette ki bu durumu sormak, sorgulamak gerekir.
Mademki sosyal demokrasiyi savunuyor, mademki sol bir kimlik vurguluyor; neden gerekli desteği alamıyor? Sormak gerekir.
Yani neden doğuda, neden Karadeniz'de, neden Orta Anadolu'da, neden muhafazakâr kentlerde kaybeder oluyor? Sormak gerekir.
Neden kentlerin varoşlarında yoktur? Neden sadece laik kesimlerden destek alabilmektedir? Sormak gerekir.
Neden Alevi'den destek alıyor da, neden Sünni'den yeterli destek alamıyor...
Emekten yana görünürken neden işçi sınıfından yeterli destek alamıyor? Sormak gerekir.
* * *
Burada belirleyici nedir?
Laiklik vurgusu mudur? Cumhuriyetçilik vurgusu mudur? Sosyal Demokrasi vurgusu mudur? Toplumu okuyamamak mıdır? Nedir, bu başarısızlığı belirleyen?
İşte bu sorulara, Deniz Baykal'ın "Siyasal Katılıma Bir Davranış İncelemesi" adlı kitabında yaptığı tespit adeta bir cevaptır.
"CHP hareketinin altında yatan siyaset anlayışı; belli soyut değerlere göre seçilmiş bazı ilkelere dayanarak, toplumu düzenlemek amacına yönelmiştir. Bu durum, onu bu değerlerle uğraşan toplumsal gruplara karşı hassas hale getirmektedir" diyor Baykal.
Ve yine aynı kitapta, "CHP'nin siyaset anlayışı 'seçkinci', sağ kitle partilerininki ise 'halkçı' niteliktedir" diyor Baykal.
* * *
Şimdi bir başka açıdan bu başarısızlığı değerlendirelim.
CHP, bu ülkenin kurucu partisidir. İlkeleri, kurucu değerlerin felsefesinden oluşmuştur. Dolgusu, "Kurtuluş Savaşı"nın yurtsever yapısıdır.
Cumhuriyetin kuruluşunda siyasal aktördür. Toplumu, yukarıdan aşağıya devlet adına inşa eden partidir.
Cumhuriyetin inşasında elbette itirazlar olmuştur. Ancak kuruluş döneminin ve yeni bir devlet inşa etmenin doğal sancılarıdır bunlar.
Ama çok partili sisteme geçildiğinde, özellikle sağ siyasetlerin oluşumunda işte bu itirazlar kullanılır olmuştur.
Ne yazık ki, tüm bu itirazlar CHP'nin şahsında devlete yöneltilmiştir. Günümüzde bile tek parti dönemine vurgu yapılarak, bu itirazların sıcaklığı halen devam ettirilmektedir.
Buna karşın, kurucu parti refleksiyle CHP'nin devlet gücünü kullanır görüntüsü; devletçi ve devletin resmi partisi, ordunun siyasi temsilcisi gibi bir görüntü vermiştir.
İşte bu görüntü, CHP ile halkı uzaklaştırmış, adeta bir doku uyuşmazlığına dönüştürür olmuştur. Ve de bu olgu, bugüne kadar devam etmiştir ve de etmektedir.
Sağ partiler ise faydacı bir anlayışla, halkın itirazlarını kullanarak halkçı bir görüntü vermiştir.
* * *
Özet olarak, CHP:
Kurucu özelliğinden ötürü, siyasetini tepeden tabana doğru örgütlemiştir. Bunun için daha çok devletçi refleksleri kullanmış, belli kuralları tabana dayatır olmuştur.
Ancak geleneksel dokuyla karşılaştıkça kitle bağları gelişememiştir.
Sağ partiler ise 1946'dan bu yana:
Siyaseti tabandan tepeye doğru örgütler görünmüştür. Geleneksel dokuyu kullanarak kitle bağlarını güçlendirmiştir.
Ve de tabandan yükselen öfkeyi, hoşnutsuzluğu, sokaktan gelen sesi siyasal inşa için kullanmıştır.
Ve yine diyebiliriz ki, CHP:
-Tabandan yükselen her sesi cumhuriyet ve de parti karşıtı algılayıp bastıran bir dil kullanmıştır.
-Bugün bile Kürt sorunu ile ayrılıkçılığı aynı görmüştür.
-Çok partili sistemde; partiler siyasal ve toplumsal bir realite iken, Cumhuriyeti bu parti kurdu diyerek diğer siyasi kimlikleri kabul etmeyen bir zihin yapısı oluşturmuştur.
* * *
İşte CHP'nin başarısızlığında, halk desteğini önemli ölçüde kaybetmesinde sorun böyle bir kimlik yansımasıdır. Sağ partilerin bu yansıyan kimliği özellikle kullanır olmasıdır.
Herhalde CHP içindeki arayış, bu kimlik bunalımının bir sonucudur diyebiliriz.
Ve bilinmelidir ki, toplumda CHP'ye yapılan itiraz tüm sola yansımaktadır. Ve bu durum, inanç ve etnik kimlikler etrafında toplanan bir siyasal harita oluşturmaktadır.
İşte bu nedenlerle CHP; modernize edilmesi gereken geleneksel dokunun ve inanç değerlerinin bir iktidar olma aracı gibi kullanıldığı bu siyasal iklimi değiştirmek zorundadır.
Çünkü kurucu değerleri içinde taşımanın tarihsel bir sorumluluğudur bu.
Unutulmamalıdır ki bu toplum; kuruluş döneminde, yaşam biçimine müdahale sanarak yaptığı itirazları, bugün iktidar malzemesi olarak kullananlara da bir gün yapacaktır.
Aslında bugün, bu itirazların işaretleri görülür olmaktadır.
Yeter ki, CHP'nin siyasal ve örgütsel enerjisi bu itirazları değerlendirebilsin.