(  Kaliteli Yaşam Uzmanı- Yrd.Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER’in yorumu)
Ekonomi ve işletme biliminin temelleri, alış – verişe dayanır. Bilimsel adıyla arz ve talebin avamdaki karşılığı alış – veriştir. İnsanlar hayatlarını idame ettirebilmek için, mal veya hizmet üreterek, bunları satıp para kazanırlar. Aynı zamanda da, kazandıkları paranın bir kısmı ile alış – veriş yaparak harcarlar. Birilerinin harcaması, diğerlerinin geliri olurken, birilerinin geliri de diğerlerinin harcaması olur. İşte bu ekonomik ve işletmecilik döngüsünün özünü alış – veriş oluşturur.
Alış – veriş  eyleminden uzaklaşarak veya kaçarak yaşamanın imkanı yoktur. Bebeklerin dahi mama, biberon, zıbın, emmoş gibi ihtiyaçları dahi, anneler tarafından  yapılmak zorundadır.
Satın alma, herkes için her an olmayan bir eylem olmasına rağmen, satıcılar için satma eylemi bir günün yarıdan fazlasını işgal edebilir. Satılan mal ve hizmetin çeşidi ise, kişilerin sürekli değişen ve gelişen talep ve ihtiyaçlarına göre değişiklikler gösterir.
Teknolojideki baş döndürücü gelişmeler, artık aldığımız ürünleri iyice eskiyinceye kadar kullanmamıza fırsat tanımamaktadır. AR-GE’ciler, insanlık için sürekli araştırma ve geliştirme faaliyetlerini sürdürmektedirler. Aşırı tasarrufçular veya gelenekselciler, satın aldıkları bir ürünün iyice eskimesini bekledikleri taktirde, teknoloji tiryakisi rakipler karşısında kolayca tuş olabilmektedirler. Çöplerden kullanılabilir eşyaları toplayarak yeniden ekonomiye kazandıran hatırı sayılır bir sektörün ortaya çıkma sebebi, büyük ölçüde budur.
Günlük yaşantımızı büyük ölçüde işgal eden alış – verişin çok önemli kural veya adaplarının olması kaçınılmazdır.
Durumu iki yönüyle de ele almaya çalışalım.
1.Satıcılar Açısından Alış – Veriş Adabı:
“Müşteri veli nimettir” sözünü duymayanımız yoktur sanırım. Ben üniversitemdeki fakülte öğrencilerime yıllarca “müşterinin padişah olduğunu” anlattım. Kimsenin parasını cebinden zorla alamazsınız. Sattığınız ürün veya hizmet, yüksek kaliteli olacak. Yetmez, kişinin o andaki sorununu istediği şartlarda çözme yeteneğine sahip olacak. Yetmez, zaman, mekan, montaj, taşıma, servis, değiştirme, düzeltme, satış sonrası hizmet beklentilerine cevap verilecek. Yetmez, her aşamada doğruluk, dürüstlük, sevgi saygı, pozitif iletişim ve pozitif beden dili sunulacak. Yetmez, güleryüz, tatlı dil, tebessüm, iyi niyet, sabır, hoşgörü, affetme, muhataba değer verme, onure etme gibi güzelliklerle süslenmiş bir davranış modeli sergilenecek.
Müşterinin konu hakkıdaki yetersizliği veya bilgisizliği, lehte kullanılacak bir fırsat olarak görülmeyecek. (Müşteri belki bizi sınıyor olabilir).
“Kardeşim senin sattığın ürün şurada daha ucuz” diyen müşteriye;  “Sen bana o fiyattan getir on düzine alacağım”, “senin yeni fiyatlardan, hammadde malzemeye gelen zamlardan hiç haberin yok, uzayda mı yaşıyorsun? Şeklindeki aşağılayıcı, suçlayıcı, rencide edici, değersizleştirici vb. yaklaşımlar, satıcının kendi ipini çektiğinin garantisidir. Unutmayalım padişaha kafa tutulmaz, had bildirilmez, suçlanmaz, bilgiçlik taslanmaz…  Yoksa kelle gider. (Kellenin gitmesi iflastır).
Satıcılar, hiçbir mazeret beyan etmeden alıcıların taleplerine, beklentilerine, hatta onların aklında dahi olmayan güzelliklerin sunulmasına özen göstermelidirler.
Burada satış işleminin gerçekleşmesinden daha çok, müşterinin iletişimden memnun olması önemlidir. Her müşteri ilk gelişte satın almayı gerçekleştirmeyebilir.  Bazı müşteriler, uzunca bir süreyi bilgi toplama süreci olarak kullanabilirler. Mağaza mağaza gezmeyi sevenler dahi vardır. Satışın gerçekleşmemesi veya daha sonraya kalması halinde satıcının diliyle veya beden diliyle negatif bir atmosfere bürünmesi, idam fermanının müşteri tarafından imzalanması anlamına gelir.-
 (DEVAMI VAR)
(Yrd.Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER)