Öğrencilik yıllarımdan beri televizyon ile aramda ciddi bir mesafe vardı. Haber izlemek ve bir iki tartışma programı dışında elimi sürmediğim aletlerin başında geliyor televizyon. Ancak son günlerde bir diziye takıldık ki sormayın. Tüm Yozgat neredeyse bu dizinin başına kilitleniyor. Yeni fenomenimiz TRT’de yayınlanan ‘Diriliş-Ertuğrul’ adlı dizi oldu.

Az kitap okuyup, çok televizyon izleyen şehirlerin başında gelen bir vilayet olarak bu yeni diziye de kayıtsız kalamazdık. Nitekim öyle de oldu ve gencinden yaşlısına herkes bu diziye kilitlendi. Daha önce yayınlanan benzer dizileri göz önüne getirince bunun da bir benzeri olduğu hükmüne kapılsam da izlediğim iki bölümde bunun tersini gördüm.
Ülkemizde Osmanlıca ve Osmanlı gibi kavramların tartışıldığı, halkın bu konuda farklı kutuplara ayrıldığı bir dönemde yayınlanan ilk iki bölümüyle gençlere ecdadımızı ve dedelerimizi hatırlatan bir dizi oldu. Öyle ki bu günlerde daha önce rajon dizilerin baba karakterlerinden replikler sunan gençler bu günlerde Ertuğrul Gazi’den,  Muhyiddin Arabi gibi alimlerden söz söylemeye, deyiş okumaya başladılar.
Dizinin kendini bozmaması ve bir takım engellemelerle karşılaşmaması durumunda genç nesile ecdadı ve Osmanlı’yı aktaracağını düşünüyorum. Her gün güzel Türkçe’yi bozan kelimeler ve cümlelerin sarf edildiği kirli ekranlarda ‘Er sözü, Er yüzüne söylenir’, ‘Pusat’, ‘Cenk’, ‘Merhem’, ‘Kımız’, ‘Hatun’ gibi öz Türkçe kelimeleri duymak bile güzel olsa gerek. Toplumun son yıllarda bölünüp, ayrıldığı bir dönemde böyle birleştirici unsurlara ihtiyacımız var anlayacağınız. Yeniden o derli toplu ve bir bütün günlere dönmek dileğiyle.