Yeni bir eğitim öğretim yılını açıyoruz madem öğrenci kardeşlerimize ve eğitim caimasına hayırlı olsun diyelim. Hayırla başlayalım sohbetimize… Minicik bedenlerin okul heyecanını görünce insan mutlu oluyor. Anne babalarda çocuklarından daha çok heyecanlı. Kimi çocuğuna doktorluk yakıştırıyor, kimi hakimlik. Ne ilginçtirki kimse evladına dürüst olmayı, saygılı olmayı, okulda insan olmanın gereklerini öğrenmesini tembihlemiyor. Doktor olsun, hakim olsun, öğretmen olsun…
Hep anlatılır ya ben sana vali olamazsın demedim adam olamazsın dedim misali… Büyüğünü, küçüğünü bilmeyen, haramı helali bilmeyen, vatanı bayrağı bilmeyen çocuklarımız yetişiyor hayırlı olsun diyelim! Gözünü dünya hırsı bürüyen insanlarımız evlatlarını yarış atı olarak görmeye devam ediyor. Tek zengin olsun, tek makamı olsun da nolursa olsun diyenleri de görmüyor değiliz.
Zaten Milli Eğitim camiası da tamamen bu düzene teslim olmuş durumda. Okullar, bu sene şu kadar öğrenci yerleştirdik demenin derdinde. Bu yerleşen öğrenciler tarihini, dinini, kültürünü ne kadar öğrendi, ne kadar bilinçlendi, bir dünya görüşü kazandırabildik mi? buna bakan yok. Şuursuz, elinden akıllı telefonu düşmeyen, internet başından kalkmayan, televizyonda ve magazin dergilerinde gördüklerine özenen, ülke sorunlarını önemsemeyen gençler yetişiyor. Son yıllarda ben hiçbir dine inanmıyorum diyen gençlerimizin artması, benim siyasetle dolayısıyla devlet meseleleriyle işim olmaz diyen gençlerin çoğalması beni endişelendiriyor.
Etrafınıza bakın! Biz, biz olmaktan çıkmış bir haldeyiz. Tipimiz, kıyafetimiz, yaşam tarzımız ne Türk gibi ne de Müslüman gibi. Herkesin yaşam tarzına saygım sonsuz yanlış anlaşılmak istemem ama millet olarak kendi topraklarımızda asimile oluyoruz da farkında değiliz. Bu noktaya gelmemizin başlıca sebepleri de Milli Eğitim Bakanlığı’nın yeterli çalışmaları yürütememesi. Özellikle ilkokul çağındaki çocukların bilinçlendirilememesi. Bugün kaç tane çocuğumuz ülkesine faydalı olmak için okuduğunu söylüyor acaba bunu merak ediyorum.
Ağaç yaşken eğilir sözünden yola çıkarak Milli Eğitim’in müfredatını çok daha zengin hale getirmesi gerekiyor. Hedefimiz Fen Lisesinden ziyade ülkesini seven, çalışkan, dürüst insanlar yetiştirmek olmalı. Hedefimiz çocuklarımızın liseye geçmeden iyi bilgisayar kullanan, en az bir yabancı dile hakim olmasını sağlamak olmalı. Üniversite hayatına kadar ingilizcesi “pekiyi” olan gençlerin üniversitede iki kelime ingilizce konuşamaması eğitim sisteminin ne kadar boş olduğunu fazlasıyla gösteriyor. Öğrenci yetersizse bile sınıf geçiyor bu böyle olmamalı. Okullar gerçekten öğretici olmalı. Zaten kaldırılan dersanelerde okulların yetersizliğinden çıkmamış mıydı ortaya?
 Mesele basit Milli Eğitim’in yeniden yapılandırılması gerekiyor. Sadece sınav sistemini değiştirmekle olmaz. Öğretmen kadronu da yenileyeceksin, müfredatını da yenileyeceksin. Okul müdürlerini öğretmenlerden değil kamu yönetimi okuyanlardan alacaksın. Adam para için okul müdürlüğü yapıyorsa zaten o okulun verimsizleşmesinin önüne geçemezsin. Öğretmen okul müdürü oluyor derse bile girmiyor. Varın gerisini siz düşünün…